25 Ocak 2010 Pazartesi

Ocak - 2010. Hissiyat, anlamsızlık ve lekeyle, dokunacak neyimiz kaldı. Yazılacak onca kelimeyle..

Hayatın tümüne ait olamazdın, ya da bir başkası.
Ellerinde kanla suçsuzluğunu ispat edemeyeceğinin farkındaydın ya da değil. Kendini öldürürken bile. Seni kendine getirecek cümleler aranırdın, gözlerinin içinde, yaralandın. Avucunda aranırdın, delik deşik. Dudaklarında aradın, parça parça. Saç diplerina baktın, darmadağınık.

Bulamadın, çok düştün. Uykundan, rüyandan vazgeçtin. Ama hayat deliler gibi yaşadı seni. Acıyan yanlarınla sarıldın, bir ağacın gövdesine. Unutmak için, unutulmak..
Sana dediler,
Adına intihar dediler.
Kurtulamazdın, yine de. Suratında umursamaz ifadeyle kurtulamazdın. Sokaklara çıkıp bağırmalıydın, belki derlerdi. Delidir, sana dair hiçbir şeyin bulunmadığı kelimeler kullanmaya devam ederek. İstediğin neydi. Bir çocuk aynaya baktığında kendini görürdü, sen çocukluğunu.

Vücudunu kirletirdi bir kadın, sen izlerdin. Aşık olmanın tadının bu olduğunu fısıldardı kulağına, sen rolünü eksiksiz oynayıp oynayamadığını sorardın, duygu dilenirlerdi gözlerinden. Sen umursamazdın.
Aynaya bakınca bir çocuk görürdün, annesinin kucağından düşmüş, başka bir kadının çıplaklığına. Üşüdün, aklın üşüdün, düşüncelerin..

Anlatacak hiçbir şey kalmamacasına, yaşıyordun. Tüketecek her şeyi, saklayarak. Ocak-2010. Anna T.

Kim geldi?
Kapı çalıyordu ve sen ilk defa anahtarlarını evde unutmuştun. Bölünmüş uykumdan şikayet edip kapıyı açtım, ellerindeki kanı temizleyecek düşüm yoktu. Ellerin paramparça, sen üzgündün.

Gözlerine tutundum. Artık sadece gözlerinle yazacaktın.
Kelimelerin anlamları olmadığını kimse bu kadar güzel anlatamazdı.
İçeriye girdin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tükendiğim yerde..


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones