derenin ağzında oturuyorsun yaa...
boğulacaksın diye korkmuyorum.
evinin kapısı çoktan unuttum.
senden (ç)aldıklarım midemi bulandırıyor...
ellerimi kirlettiğin yetmezmiş gibi
-- yavaşça azalıyor yol.
-çünkü ömür kısa bir merdiven... yorgunluğumu içer miydin?
- o dağın tepesindeki bulduğumuz kocaman ağacın dibinde unuttum kollarını...
buna ihtiyacım vardı.. geriye dönünce seni bulamamak tehlikesiyle yüzleşemezdim üşürken. şimdi üşüdüğümde tırmanmam ve kollarına sarılmam gerekiyor...
beni bağışlama nolur...
-- akıttığı kanı temizliyor ölenler.
-ruhuna dayanıyor rüyalar..
- aklımda hülyalar...
uykunun eşiğinde buluşmamalıydık. kendimde değildim inan. artık kuş uçurtmasını bilmiyorum. kuşların dilini sesindeki kekreyi hissedince çözebiliyordum. üzgün değilim. bu sadece burukluk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder